Tanımı ve Düzenlenme Şekli

Faturanın Tanımı Vergi Usul Kanunu’nun 229. Maddesinde,satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere faturanın en önemli özelliği müşterinin ödemekle yükümlü olduğu tutarı göstermesidir.

 

Faturada Bulunması Gereken Unsurlar

Vergi Usul Kanunu 230. Maddesinde faturanın nasıl düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre ;

1- Faturalar sıra numarası dahilindedüzenlenir.

2-Aynı müessesenin farklı şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturalara şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılır.

3-Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.

4- Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.

5- Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.

Kimler Fatura Düzenlemek Zorundadır?

Kimlerin fatura düzenlemek zorunda olduğu yine Vergi Usul Kanunu’nda 232. Maddesinde düzenlenmiştir. Bunlar ;

-Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler aşağıda belirtilen kişilere Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve yine bu kişilerden fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

  • Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;
  • Serbest meslek erbabına;
  • Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara
  • Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;
  • Vergiden muaf esnafa.

Bu kişiler dışında kalanların,  birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (1000 TL) lirayı geçmesi veya bedeli  (1000 TL) liradan az olsa dahi istemleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

Görüleceği üzere bu düzenleme ile bazı kişilerin miktar sınırlaması olmadan fatura düzenlemesi mecburi tutulmuşken, bazıları için bu zorunluluk emtiayı satın alan veya iş yapılan tarafın talebi halinde ortaya çıkmaktadır.

TTK Kanunu 21. Maddesinde de fatura düzenlenmesine ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre ;

Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir

menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.

Fatura Ne Zaman Düzenlenmelidir?

Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.

Fatura İçeriğine İtiraz İmkânı ve İtiraz Edilmemesinin Sonuçları

TTK 21.maddesinin ikinci fıkrasında bir fatura teslim alan kişinin 8 gün içerisinde fatura içeriğine itiraz edebileceğini düzenlenmiştir. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir.

Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı düzenleyen tarafta olup, düzenleyenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını TTK’nın84. ve 85. madde hükümleri (HMK 222) uyarınca ispatlamış olur.

İtiraz Edilmeyen Faturanın Niteliği

TTK 21/2 fıkrasında yer alan itiraz hakkını süresinde kullanmayan kişi fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Fatura içeriğinin bu hükme göre kabul edilmiş olmasının ispat hukuku açısından önemi büyüktür. Şöyle ki  bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.

Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.

TTK’nın 23. maddesinin 2 ve fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz.

O halde buradan çıkan en temel sonuç faturanın tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi ispatlamaya yetmeyeceği ancak; taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı halinde bu akde dayalı olarak düzenlenen  faturanın içeriğine süresi içerisinde itiraz edilmemesi halinde fatura içeriğinin tamamen faturayı düzenleyen lehine güçlü bir karine oluşturacağıdır.

Açık Fatura-Kapalı Fatura Ayrımı

Açık fatura, mal veya hizmet tesliminde müşterinin, mal veya hizmet bedelini faturanın düzenlendiği anda ödemeyip, sonradan ödeyecek olması durumunda düzenlenen faturadır. Bu faturada kaşe ve imza satıcı tarafından faturanın üst kısmına atılır.   Kapalı Fatura, mal veya hizmet tesliminde müşterinin, mal veya hizmet bedelini, faturanın düzenlendiği anda ödemesi durumunda düzenlenen faturadır. Satıcı kaşe ve imzayı faturanın alt kısmına basar.

 Kapalı fatura kural olarak ödemeye karine teşkil eder.

Faturaya Dayalı Alacağa Yürütülecek Temerrüt Faizi

Öncelikle vurgulamak gerekir ki alacağın niteliği ne olursa olsun kesin mutlak vadeye bağlanmamış her türlü alacak için, temerrüt faizi istenebilmesi için karşı tarafın temerrüde düşürülmesi yani alacağın karşı taraftan istenmiş olması gerekmektedir.

Faturanın düzenlenmesi ve hatta bu faturanın ilgilisine gönderilmesi dahi temerrüt anlamına gelmemektedir. Eğer faturaya dayalı icra takibine başlanılmadan önce faturadaki alacağın istendiğine ilişkin karşı tarafa ulaşmış bir ihtar yok ise temerrüt icra takibin açılmasıyla gerçekleşir. Bu durumda faturaya dayalı alacağa temerrüt faizi takip tarihinden itibaren yürütülür.

Faturaya Dayalı Alacağın Cebri  İcra Yoluyla Tahsili :Genel Haciz Yoluyla Takip

İcra İflas Kanunumuzda kişilerin birbirlerinden alacaklarını tahsil etmek için başvurabilecekleri takip yolları ve buna ilişkin kurallar düzenlenmiştir. Elinde bir fatura bulunan kişinin başvurabileceği takip yolu ise Genel Haciz Yoluyla İlamsız Takiptir.

Faturayı düzenleyen kişinin icra dairesine sunacağı Takip Talebi ile icra takibi başlatılır. Bu takibin dayanağı olan fatura da takip talebinin ekinde yer almalıdır.

Takip Talebi kendisine ulaşan İcra Dairesi ise takip talebine uygun olarak 7ÖRNEK ÖDEME EMRİ hazırlar. Bu ödeme emrinin ekine takip talebinde bulunurken sunulan fatura örneği de eklenerek borçlunun adresine gönderilir. Ödeme emrinde borçluya 7 gün içinde ödeme yapabileceği, yine aynı süre içerisinde itiraz edebileceği aksi takdirde takibin kesinleşeceği ve malvarlığına el konularak alacağın tahsil edileceği bildirilir.

İlamsız icra takibine süresi içerisinde itiraz edilmesi halinde bir başka işleme gerek kalmaksızın takip durur. Takibe devam edilebilmesi için alacaklının şartları varsa İtirazın Kaldırılması veya İtirazın İptali Davası Açması ve takibin devamını sağlaması gerekmektedir.

Aleyhine Faturaya dayalı icra takibi başlatılan kişi de böyle bir borcunun bulunmadığının tespiti için “Menfi Tespit Davası” açabilir. İtirazın İptali, Menfi Tespit ve İtirazın Kaldırılması İstemleri herbiri ayrı kurallara tabi olup bu yazımızda “Fatura” nın bu davalardaki ispat gücüne değinmekle yetineceğiz.

Faturaya Dayalı İcra Takibini Konu Alan Davalarda Fatura ile  Ticari Defterlerin Delil Niteliği

         Yazımızın üst kısmında da faturanın niteliği ve içeriğine itiraz edilip edilmemesinin hukuki sonuçları üzerinde durduk. Fatura tek başına alacağın varlığını gösteren bir belge değildir. Bu nedenle faturanın açık ya da kapalı olarak düzenlenmesi, faturanın ilgilisine tebliğ edilip edilmemiş olması, ilgilinin fatura içeriğine itiraz edip etmemiş olması ve bu faturaların tarafların ticari defterlerine kaydedilmiş olup olmaması bir alacağın varlığının tespitinde değerlendirilmesi gereken kriterlerdir.

         Öncelikle fatura taraflar arasındaki temel ilişkiye dayalı olarak düzenlenmek zorundadır. Ortada bir ilişki yoksa fatura içeriğine itiraz edilmemiş olsa dahi aleyhine fatura düzenlenen kişi için bir sonuç doğurmayacaktır. Örneğin Faturaya dayalı icra takibi sonucunda açılan itirazın iptali davasında borçlu aralarında hiçbir ilişki olmadığını o nedenle faturada yer alan miktardan sorumlu olmadığını iddia edebilir. Bu durumda alacaklı öncelikle aralarında bu faturayı düzenlemesine sebep olan ilişkiyi ispat etmek zorundadır.

         Faturaya Dayalı İcra Takibine İlişkin Açılan Davalarda tarafların aralarında bir ilişki olup olmadığını, fatura içeriğindeki bedelin doğru yazılıp yazılmadığı , faturada yer alan alacağın ödenip ödenmediğini ortaya çıkaran en önemli delil tarafların ticari defterleridir. Ticari Defterlerin Delil Niteliği HMK’nın 222. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ;

         Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

          Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

         İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

         Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

         Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.

         Görüleceği üzere bir ticari defterin, bu ticari defterin sahibi lehine delil olabilmesi karşı tarafın defterlerinin durumuna bağlı tutulmuşken aleyhine delil olması kolaylaştırılmıştır.

         Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere6100 sayılı HMK’nın 219. Maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 83/2. maddesindeki(6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesi) özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar,HMK’nın 220. maddesindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. Maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. Maddesi  bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de,HMK’nın m. 220.)anlamında “vesika” niteliğindedir

         Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 82. maddesindeki (HMK’nın m. 222. maddesi) hüküm, “I – Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 69. vd. maddeleri (6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi ) uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK md. 222/4)