İnançlı İşlem (İnanç Sözleşmesi)Nedir?

İnanç sözleşmesi; bir hakkını belirli süre veya amaçla, inanılan bir kişiye devretmeyi öngören bir sözleşmedir. Bu sözleşme gereği yapılan temlik ve devirlere de inançlı işlem denir. Güvenilen kişi, belirlenen sürenin geçmesi veya amacın gerçekleşmesi sonrasında, kendisine devredilen hak veya gayrimenkulü tekrar güvenen kişiye devretmeyi kabul eder. İnançlı işlem nedeniyle tapu iptali davaları, güvenilen kişinin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği durumlarda ortaya çıkar.

İnançlı işlem veya inanç sözleşmesi Borçlar Kanunu’nda düzenlenmemiş olup, uygulamada kendine yer edinmiş ve içtihatı birleştirme kararıyla sınırları belirlenmiştir. 

İnanç Sözleşmesi Neden Yapılır?

İnançlı sözleşmeler başlıca şu nedenlerle yapılabilir:

Kendini gizlemek amacıyla yapılan inanç sözleşmesi;

Kişi bir malvarlığı edinirken, sadece ekonomik durumunu çevreden gizleme amacıyla dahi hareket edebilir. Arasının iyi olmadığı bir kimsenin taşınmazını satın almak isteyen kişi, devreye üçüncü kişiyi sokarak daha sonra kendisine devredilmek üzere malı üçüncü kişiye aldırtabilir. Bu gibi örneklerde inançlı sözleşme sadece kendini gizleme amacına hizmet eder.

Teminat amacıyla yapılan inanç sözleşmesi;

Bir kimsenin başkasından alacağı borç karşılığında, borca teminat olmak üzere borç verene taşınmazını devretmesi, teminat amacıyla yapılan inançlı sözleşmeye örnek olur. Bu durumda bir satış sözleşmesi söz konusu değildir. Borç veren, ipotek tesis etme yerine taşınmazın devrini alır. Taraflar arasında, borcun ödenmesi durumunda taşınmazın tekrar borç alana devredileceği yönünde sözleşme yapılır. Borçlu borcunu ödeyemezse, alacaklı kendisine devredilmiş olan gayrimenkulü doğrudan satış veya mahsup yoluyla alacağına kavuşur. Borçlu ile alacaklı arasındaki, borcun ödenmesinden sonra taşınmazın tekrar borçluya devrini öngören sözleşme inançlı sözleşme; taşınmazın borca teminat olarak alacaklıya devri ise inançlı işlemdir.

Alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılan inanç sözleşmesi;

İnançlı işlem ile muvazaalı işlemin birbirine en çok karıştığı alan burasıdır. Alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılan inançlı işlemlerin bir çoğu aslında muvazaalı işlem olup, geçersiz kabul edilir. Devir iradesinin hiç bulunmaması ve taşınmazın devredenin elinden fiilen hiç çıkmaması, devralanın kendi başına tasarruf etmesine imkân verilmemesi halinde ise muvazaalı işlem olarak yorumlanmaktadır.  Uygulamada kendilerine İcra takibi başlatılan borçlular alacaklılarından mal kaçırma gayesi ile bu yola başvurmuş olsalarda kanun koyucu kötü niyetle hak kazanıma karşıdır ve bu işlemleri muvazaa olarak değerlendirmektedir. 

Yasal elverişsizliği aşmak için yapılan inançlı işlemler;

Bir kimsenin ulaşmak istediği bazı sonuçlar önünde yasal engeller olabilmektedir. Örneğin, yabancı bir şirketin Türkiye’de taşınmaz edinmesi önünde bazı yasal engeller olması, kredi çekmek isteyen bir kimsenin bankanın istediği teminatı gösterecek malvarlığının bulunmaması, engelli ÖTV indirimden yararlanarak araba almak isteyen üçüncü kişilerin durumu gibi. Bunun gibi durumlarda da inançlı işlemler söz konusu olabilir. Yabancı şirketin, Türkiye’de güvendiği bir gerçek veya tüzel kişi üzerine taşınmaz edinmesi, kredi çekecek kişiye teminat olarak gösterebilmesi için gayrimenkul devri gibi. Yine kapatılma ihtimali bulunan bir dernek veya vakfın malvarlığını, ihtimal son bulana kadar üçüncü bir kişiye devretmesi inançlı işleme örnek olabilir.

Alacağın tahsili, malın idaresi veya başka gereklilikler;

Alacağın tahsili için bir senedin cirolanarak güvenilen bir kişiye verilmesi, yurtdışında yaşayan kişinin Türkiye’de bulunan yakınına para göndererek daha sonra kendisine devredilmek üzere bir taşınmazı satın almasını istemesi gibi hallerde de inançlı sözleşme söz konusu olur.

İnançlı İşlem Nedeniyle Tapu İptali Davası

İnanç sözleşmesi uyarınca hak veya malvarlığı üzerine geçirilen inanılan taraf,  sözleşme amacının gerçekleşmesinden sonra, bu hak veya malvarlığını devredene iade etmekle yükümlüdür. İnançlı işlem ile bu şekilde taşınmaz devralan kişi bu yükümlülüğünü yerine getirmezse tapu iptali davası ile gayrimenkulün eski sahibine dönüşü sağlanabilir.

İnançlı işlemlere ilişkin davalarda, sözleşmenin konusu ve amacına göre Borçlar Kanunu vekâlet hükümleri, ipotek hükümleri veya sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanabilir. Bu hükümler çerçevesinde inançlı işlem nedeniyle tapu iptali veya uğranılan zararın tazmini talep edilebilir.

İnanç sözleşmesine konu olan taşınmaz, inanılan kişi tarafından sözleşme dışı üçüncü kişiye devredilmişse, tapu iptali davası hem inanılan kişiye hem de kayıt maliki olan üçüncü kişiye yönlendirilir. Gayrimenkulü devralan üçüncü kişi kötü niyetli ise, yani taraflar arasındaki inançlı işlemden haberdarsa tapu iptaline karar verilir. Ancak üçüncü kişi iyi niyetli ise, yani taraflar arasındaki inanç sözleşmesini bilmiyor veya bilebilecek durumda değilse kazanımı korunur. Bu durumda tapu iptali kararı verilmez. Ancak sözleşmenin tarafı inanan kişi, diğer taraf inanılan kişiden uğradığı zararın tazminini isteyebilir. Bu durumda dava sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat davası olarak görülür.

İnanç Sözleşmesinin Şekli ve İnançlı İşlemin İspatı

İnanç sözleşmesi, kanunda açıkça düzenlenmediğinden bir şekil şartı öngörülmemiştir. Ancak 05.02.1947 tarihli 20/6 sy İçtihadı Birleştirme Kararında inançlı işlemlerin yazılı delil ile kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Bu kabulden yola çıkarak, inançlı sözleşmelerin esasen yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Ancak inançlı işlemler çoğunlukla güvenilen akraba ve yakınlar arasında gerçekleştiğinden genellikle yazılı bir sözleşmeye dayanmaz. Bu durumda taraflar arasında inanç sözleşmesi yazılı delil başlangıcı ile kanıtlanabilir. Konuya ilişkin İBK ve Yargıtay kararlarında, açık bir sözleşme olmamakla birlikte yazılı delil başlangıcı varsa inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü kanıtla ispatlanabileceğini kabul edilmektedir.

İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptali  ve Tescili davası hakkındaki sorularınıza hukuk büromuzla iletişeme geçerek yanıt bulabilirisiniz.